Çanakkale
Saat 06:30 gibi İstanbul’ dan yola çıktık.Tahmin ettiğimden
daha uzun bir yolculuk oldu, ama kesinlikle sıkılmadım. Deli gibi uykum olsa da
daha fazla şey görebilmek için uyumadım. Yol boyunca o kadar güzel bir manzaraya şahit oluyordum ki, meraktan gözümü kırpmak dahi istemedim.10:30 gibi Çanakkale Eceabat' a
geldik..İlk olarak, tepedeki Mehmetçik silueti ve
Necmettin Onan’ a ait olan Dur Yolcu şiirinden şu dizeler karşılıyor sizi: "Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın, Bu toprak,bir devrin battığı yerdir." İşte bu andan itibaren duygu yoğunluğu da artıyor.
Kilitbahir Kalesi’ ni geçtikten sonra Namazgah Tabyalarına geldik. Burası savaş sırasında cephanelik
ve askerlerin barınması için kullanılmış. Ayrıca tabyaların ortasındaki boş
alanda askerler namazlarını kılıyormuş. Bu sebeple ismine namazgah denilmiş. Biraz
ileride Seyid Onbaşı'nın düşman donanmasına atmak için sırtlandığı top mermisiyle bir
heykeli bulunmakta.Bu olayı, Çanakkale Şavaşı' nda inancın gücünü simgeleyen Seyid Onbaşı' nın kendi sözleriyle anlatmak gerekirse: “Toprağın altından çıktım. Baktım
ki, 13 arkadaşım şehit olmuş. Bir ben kalmışım, bir arkadaşım Niğde’ li Ali, bir
de Batarya komutanı Yüzbaşı Hilmi Bey. Arkadaşlarımın bu şekilde şehit
edilmesini içime sindiremedim. Anamın bana öğrettiği duaları okudum. Size izahını
yapamayacağım bir şeyler doldu içime. Merminin yanına koştum...Topun vinci de
bozulmuştu. O mermiyi bir kez kaldırdım. Niğde’li Ali beni biraz destekledi. Basamaktan
çıkarken kemiklerimin çatırtısını duyuyordum. Mermiyi namluya
sürdüm...patlattım... isabet ettiremedim. Aynı olayı üç kez tekrarladım. Üçüncü mermiyle onların en büyük
zırhlılarından “Ocean” zırhlısını dümen
kısmından vurdum...Arkadaşlarım “Vurdun onu Koca Seyid! Vurdun onu!” diye
bağırıyorlar, arkamdan sevinç çığlıkları atıyorlardı. Gerçekten, o anda zırhlı
etrafında dönmeye başladı. Denizin ortasında tam bir panik yaşanıyordu...”
Kilitbahir' den sonra tekrar arabaya binip Çanakkale Şehitler Abidesi' ne gittik. Şehitlerin adları, şehirleri sırayla yazılmış.Tabi bu, sembol bir şehitlik, ölenlerin kimlikleri belirlenmiş ve anılarına isimlerinin yazıldığı bu anıtlar yapılmış. Rehberimizin söylediğine göre, aslında tüm çevre topraklarında hala şehitlerin kemikleri varmış, hatta yoğun bir yağmur sonrasında kemiklerin toprak üstüne çıktığını görenler oluyormuş.
Şansımıza o gün çok kalabalıktı. Bu yüzden anıtları ya da eserleri tek başına çekmek biraz zordu. İlla kıyısında köşesinde birileri çıktı. Bunlar anıtın sütunlarındaki taş kabartmalar.Karaya doğru olanlarda kara savaşını, denize doğru olanlarda deniz savaşını simgeleyen figürler yapılmış.
Anıt, her taraftan gözükebilecek şekilde yapılmış. Tavanındaki Türk bayrağı ilk yapıldığında mozaikmiş. Ancak zamanla bu mozaik taşlar dökülünce tekrar düzenlenmiş ve daha dayanıklı bir hale getirilmiş. Tepe, o sıcakta o kadar esiyor ki, güneş tepenizde olsa dahi üşüyebilirsiniz. Ama o ağaçları, denizi, rüzgarı o kadar güzel ki, hüznün yanında böyle bir ülkeye sahip olduğunuz için mutlu hissediyorsunuz. Her ne kadar kıymet bilmeyen, tarihine çokta sahip çıkamayan insanlar çoğunlukta olmuş olsa da. Çünkü; buranın değeri çok geç anlaşılmış, yapılmak istenilen anıta seçilen müteahhit bile malzemeden çalabilmiş.(hangi anıtın yapımında olduğunu tam olarak bilemiyorum ama Çanakkale' de olduğu kesin ) En sonunda yardım kampanyalarıyla yapılabilmiş.
Bunlar savaş esnasında kullanılan toplar ve mayınlar.
0 yorum:
Yorum Gönder